BÂBIÂLİ’NİN RENKLİ HAYATI VARDI

_DSC0051

Gazeteci yazar Hüseyin Gökçe, Bâbıâli’de yaşadıklarını ve tanıdığı gazeteci yazarları anlattı. Gökçe, “Yüzlerce gazeteci yazar tanıdım, eskiden Bâbıâli’de  çok renkli bir hayat vardı.” dedi.

         Bâbıâli Sohbetleri’nin 175’ncisinde gazeteci yazar Hüseyin Gökçe konuk oldu. Gökçe, sohbet boyunca basın ve yayın dünyasında tanıdığı şahsiyetleri anlattı, onlardan hâtıralar nakletti.

         Timaş Kitapkahve’de gerçekleşen sohbet toplantısının açılışını yapan Mehmet Nuri Yardım, bugün Bâbıâli kavramının giderek unutulmaya yüz tuttuğunu belirterek, “Artık ne yazık ki hiçbir gazete bugün Cağaloğlu’nda yok. Sadece Basın ilan Kurumu ve Gazeteciler Cemiyeti gibi birkaç basın kuruluşu kaldı. Bâbıâli ruhunu biraz da bu sohbetlerde yaşatmaya çalışıyoruz. Hüseyin Gökçe, basınımızı en iyi tanıyan ve tahlil edenlerdendir. Bu konuda yetkin bir isim olup çok değerli eserlere imza atmıştır.” dedi. Programı idare eden araştırmacı yazar Nidayi Sevim ise Hüseyin Gökçe ile çeyrek yüzyıla dayanan bir dostluğu olduğunu belirterek, “Hüseyin Bey, benim yetişmemde çok ciddi katkılarda bulundu, bu yüzden biraz heyecanlıyım. Hakkını ödemek zor.” Dedikten sonra programı başlattı.

         Daha sonra söz alan Hüseyin Gökçe, Bâbıâli Sohbetleri’nin altı yıldan beri aralıksız devam etmesinin çok önemli olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Gökçe, 1972’de İstanbul’a geldiğini söyledi ve “O zaman henüz İstanbul’da Boğaz Köprüsü yoktu. İki ayağı dikilmiş, ama geçişler başlamamıştı. Cağaloğlu’nda ilk olarak Yeni Asya gazetesinde işe başladım. İlk gençlik yıllarımda yazarlar gözümde birer devdi. Onları insanüstü varlıklar olarak görüyordum. Daha sonra ikinci gelişimde Hürriyet veya Tercüman gazetelerinden birinde çalışmak istiyordum. Bu konuda Gürbüz Azak beye müracaat ettim. ‘Gazetelerin büyüğünde çalışmak, merdivenin en üst basamağına birden çıkmak gibidir, düşersen parçalarını toplarlar. Küçük bir gazetede çalışmak ise alt basamaktan başlamak gibidir. Düşersen, sadece ayağın hafif incinir, ağır yaralanmazsın. “ dedi ama beni ikna edemedi. Sonunda Tercüman’da başlamama vesile oldu.”

Tercüman’da çalışma yılları üzerinde uzun süre duran Gökçe sözlerini şöyle sürdürdü:

“Erol Dallı, haber müdürümüzdü. O zaman gazetenin tirajı bir milyona yaklaşmıştı. Ben gazetede kısa bir süre çalıştıktan sonra Tercüman Çocuk’a geçtim. Dergide yeni bir idari kadro vardı. Refik Özdek müdürdü, Gürbüz Azak Bey yardımcı oluyordu.” Tercüman gazetesinin 1975’te Cağaloğlu’ndan Cevizlibağ’a taşındığını ifade eden Gökçe, şu ilginç anekdotu dinleyicilerle paylaştı: “Kemal Ilıcak, Tercüman gazetesini kurarken Mehmet Kaplan gibi bazı hocalardan fikir almış.  ‘Gazeteyi  nerede kuralım?’ diye . Onlar da ‘Cevizlibağ semtini tavsiye etmişler. Ve şöyle izah etmişler: ‘Çünkü İstanbul fethedilirken Fatih’in askerleri o civarda iskan etmiş, otağ-ı hümayun orada kurulmuş.’ Bu bakımdan Tercüman’ın yerinin tarihî bir anlamı ve değeri var.”

         Tanıdığı gazetecileri ve yazarları tek tek anlatan ve kısaca hususiyetleri  üzerinde duran Hüseyin Gökçe, konuşmasına şöyle devam etti:

         “Kemal Ilıcak’ın büyük başarısında samimiyeti yatıyor. İnançlıydı. 99’luk bir tesbihi vardı. Onu çekerdi. Cebinde tutardı, kimse bilmezdi, ama kendine göre bir zikri, bir ibadeti vardı. Bir gün Necip Fazıl’ı ziyaret ettim. O zaman Tercüman’da çalışıyorum. Bana ‘Senin patronun bir yiğit adam’ dedi. ‘Neden?’ diye sordum. “Çünkü bana 5 bin Türk lirası verdi.” Bu parayı niçin verdiğini merak edip sorduğumda da, “Tabii ki verecek ben Necip Fazıl’ım. Ama daha sonra gazetenin Ramazan sayfasına 30 rubaimi gönderdim.” diye cevap vermişti.

 ÜSTAT NECİP FAZIL’DAN İLTİFAT

         Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in oğlu Osman’a bir zamanlar spor alanında iken sahip çıktığını belirten Gökçe, bunun karşılığını gördüğünü ve bir gün Şairler Sultanı’nın kendisine, “Madem ki oğlum Osman’a sahip çıktın. Öyleyse sen de artık oğlum sayılırsın.” dediğini hatırlattı. Gökçe, bu yakınlık üzerine bir gün Osman Kısakürek’e, “Artık kardeşiz. Öyleyse kitap teliflerinden ben de hissemi isterim.” dediğini aktardı.

         Konuşması esnasında Ahmet Kabaklı, Ergun Göze, Celalettin Kafesoğlu, İbrahim Kafesoğlu, Tarık Buğra gibi bir çok isimden bahseden Hüseyin Gökçe, Tercüman gazetesinin başarısının sırrının sorulması üzeride şu açıklamayı yaptı:

         “Tercüman gazetesi bir çok yeniliği başlattı. Kemal Ilıcak çok değeli bir basın patronuydu. Çekirdekten yetişmeydi. Çalışanlarına sahip çıkıyordu. Tercüman’ın bu kadar etkili olmasının temelinde onun samimiyeti ve gayreti yatar. Promosyonda büyük yenilikler yaptı.Türkçeye sahip çıktı. Kültüre değer verdi. Yaşayan Türkçe kampanyası önemlidir, 1001 Temel Eser serisi çok değerlidir. Türkiye’de nesiller Tercüman’la ve bu gazetenin yazarlarıyla yetişti, sağlam bir dünya görüşüne sahip oldular.”

         Hüseyin Gökçe konuşmasının ilerleyen bölümlerinde Hekimoğlu İsmail, Üstün İnanç, Aziz Nesin, Rauf Tamer, Ömer Lütfi Mete, Altan Deliorman, Refik Özdek, Mehmet Ali Bulut, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Semih Balcıoğlu, Vehip Sinan, Savaş Ay, Mustafa Kutlu, Nuh Albayrak, Can Alpgüvenç, Vehbi Vakkasoğlu, Abdurrahman Şen, Mehmet Şevket Eygi, Yavuz Bülent Bâkiler’den kısa hâtıralar nakletti.

         Soğuk havaya rağmen kalabalık bir dinleyici topluluğunun takip ettiği toplantının ardından Hüseyin Gökçe kitaplarını dinleyicilere imzalayarak armağan etti. Toplantı, Ahmet Yüter’in okuduğu duadan sonra çekilen hâtıra fotoğrafları ile son buldu.

BÂBIÂLİ’DE GEÇEN ÖMÜR

         Ömrünün büyük bir kısmını Bâbıâli’de geçiren Hüseyin Gökçe, 8 Nisan 1954 tarihinde Denizli’de doğdu. Ortaokulu son sınıftan terk ederek 15 yaşında gazeteciliğe başladı. Okulda duvar gazetesi çıkarmıştı. Günlük yayınlanan Meydan gazetesinin ortağı ve Genel Yayın Yönetmeni olduğunda 22 yaşında idi. Bu arada, dışarıdan sınavlara girerek ortaokul, Denizli Lisesi ve Eğitim Enstitüsü’nden mezun oldu. 1972’de bir süre yaşadığı İstanbul’a 19977 yılında yerleşti. Gazete ve dergilerde muhabirlik, yazarlık, genel yayın yönetmenliği yaptı. Reklâmcılık sektöründe çalıştı. Arkadaşlarıyla Söğüt Yayınları’nı kurdu ve 1979’da ilk kitabı Damla Damla Tarih’i yayınladı. 1989-90 yıllarında Zaman gazetesi genel yayın müdürlüğü görevinde idi. Bir dönem gazeteciliği bırakarak iş hayatına atıldı. Yedi yıl Fransa, Suudi Arabistan, Japonya, Moldova ve Orta Asya ülkelerinde kaldı,  işler kurdu.

            1995 sonlarında yurda dönerek tanıtım işleri ve yayıncılık yapmaya başladı. Ayrıca, beş yıl Moldova İstanbul Fahri Başkonsolosluğu görevinde bulundu. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile 20 ülkeyi ziyaret etti. 50 ülke gezdi. Merter İş Adamları Derneği’nde 8 yıl genel sekreter olarak çalıştı. Birçok sivil toplum örgütünde aktif rol aldı. Şimdilerde yönetim danışmanlığı, yazarlık, kitap ve dergi yayıncılığı yapıyor. Kurucusu ve sahibi bulunduğu Han İletişim bünyesindeki Han Yayınları’nın genel yayın yönetmeni ve editörü. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi’nde dört yıldır “Mühendislik Etiği” ve “Toplum Çevre” dersleri vermeyi sürdürüyor. Evli olan Gökçe; üç çocuk, bir torun sahibidir.

            Hüseyin Gökçe’nin kitapları: Damla Damla Tarih (Tarihi yazılar, 3. Baskı), Anneler Karşılıksız Sever (Öyküler, 4. Baskı), Otomobil Recep (Öyküler), Dünyadaki Ayak İzlerim (Gezi yazıları), Lütfen Efendim (Kaliteli yaşam notları, protokol kuralları, 2. Baskı), Söğüt’ten Çınara (Osmanlı kuruluş tarihi. 10.000 baskı), Surları Aşan Müjde Fatih (Söğütten Çınara 2/ 6. Baskı), İstanbul’da Görgülü Yaşamak (İst. Büyükşehir Kültür A.Ş. 2. Baskı), Çevreye Adanmış Bir Yaşam (Biyografi, Mehmet Atar ile birlikte), Orhan Kural in The World Media (İngilizce, M. Atar ile birlikte), Bediüzzaman’ın Orijinal Cevşeni (Tıpkı basım, 304 sayfa), Defterimdeki Ünlülerin 200’ü (200 ünlü simanın özel anıları), Bir Dağın Gölgesinde 111 Adım (Biyografi), Başucu Sözlüğü (Gürbüz Azak’la birlikte. Yayınlanmak üzere), İnsanî Yönleriyle Bediüzzaman (Araştırma. Yayınlanmak üzere)

 

 

_DSC0001 _DSC0010 _DSC0016 _DSC0024 _DSC0027 _DSC0051 _DSC0054 _DSC0056 _DSC0076 _DSC0092 _DSC0100 _DSC0101

Yorum yazabilmek için lütfen Oturum Açın