MayısHaziran 2010Temmuz
PtSaÇaPeCuCtPz
31123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
2829301234
567891011

Bilge Tarihçi Marmaratör dostlarıyla buluştu

Serap Öztuncer (Sanatalemi.net)

Günümüzün değerli tarihçilerinden “Bilge tarihçi” adıyla tanınan Ziya Nur Aksun, bir zamanlar Beyazıt’taki meşhur Marmara Kahvesi’nin müdavimleri olan Marmaratörlerle hasret giderdi. Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin düzenlediği “Bâbıâli Sohbetleri” büyük ilgi görmeye devam ediyor. 13. yapılan toplantıların dünkü konuğu bilge tarihçi Ziya Nur Aksun’du. Timaş Kitap Kahvehanesi’nde gerçekleşen programa katılım yüksekti. Kaleme aldığı önemli tarih kitaplarıyla özellikle Osmanlı Tarihi ve İslâm Tarihi isimli eserleriyle tarihimize ışık tutan aydınlık bir yüz, gerçek bir entelektüel, manevi değerleri yüksek, vatanperver, münevver bir aydın olan Ziya Nur Aksun, sevenleri ve okuyucularıyla buluştu. Marmara Kıraathanesi olarak bilinen kültür ocağının öncüsü olan Ziya Nur Aksun’u “Marmaratörler” de yalnız bırakmadı. Yazarlar, sanatkârlar, ilim adamları ve gazeteciler dostları bilge tarihçiyle yaşadıkları hatıralarını dinleyicilere naklettiler. ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım’ın yönettiği toplantıya birbirinden değerli isimler katıldı. Ziya Nur Aksun, programa kardeşi Belma Aksun’la katıldı.

Prof. Dr. Ahmet Nuri Yüksel, Mümin Çevik, Reşat Şen, Halil Doruk, Dursun Gürlek, Olcay Yazıcı, Recep Arslan, Mustafa Nadir Önay, Hüseyin Yılmaz, Dr. Hasan Hüseyin Şenel, Fethi Murat Doğan ve Belma Aksun’un da aralarında bulunduğu bir çok isim Ziya Nur Aksun’la alakalı olarak duygu ve düşüncelerini dile getirdiler. İşte yapılan konuşmalardan bir kısmı:


Mümin Çevik:

“Ziya Nur Aksun’la 1953-1954 yılarında tanıştım. Onu ilk tanıyan benim. Bir camide Risale-i Nur okuyordu. Onu orada tanıdım. O dönemin en yüksek tirâjlı gazetelerinden olan Hür Adam gazetesinde makaleleri yayınlanıyordu. Adnan Menderes uçak kazası geçirdiği yolculuktan dönüyordu. Menderes’i karşılamak için Yeşilköy Havalimanı’na Ziya Bey’le beraber gittik. Konuşmayı böyle bir hatırayla açmak istedim. Ziya Nur Aksun’un Hür Adam gazetesinde yayınlanan yazılarını toplayıp kitap haline getireceğiz. 60 ihtilâlinin ayak seslerini orada göreceksiniz. Marmara Kıraathanesi’nin müdavimlerinden biri de bendim. Kendisinden çok şey öğrendik. Ziya Nur’un çalışmalarını takip etme şansına sahip kişilerden biri olma bahtiyarlığını yaşadım.”

Prof. Dr. Ahmet Nuri Yüksel:

“İstanbul’a gelinceye kadar neydim sonra ne oldum diyerek söze başladı. Memleketimde hiç kimseyi tanımıyordum. İstanbul Teknik Üniversitesi’ne girdim. Bu dönemde Marmara Kıraathanesi’yle tanıştım. Yetişmemizde Nurettin Topçu ve Ziya Nur Aksun önemli rol oynadılar. Tek tip insanlarla bu cemiyetin kurtarılamayacağını gördük. Menderes’in asıldığı gün iki yer doluydu. Biri camiler, diğeri de meyhanelerdi. Menderes ve arkadaşlarına Allah’tan rahmet diliyorum.” 


Reşat Şen:

“Ziya Bey’i Marmara Kıraathanesi’nde tanıdım. Toplantılarına devam ettim. Rahatsızlandıktan sonra ise evine gidip geldim. Yayınevine pek gitmezdim. Bana göre; Marmara’dan nasibini almamış kişi demini almamış çaya benzer. O toplulukta bulunmak, nasibini almak bir ayrıcalıktır. Burada Sezai Karakoç, Necip Fazıl, Ragıp Atademir, Sait Atademir gibi daha birçok önemli şahsiyetle tanışma fırsatını yakaladım. Kendisinden elimizden geldiği kadar istifade etmeye çalıştık. Bu kuşağın hemen hemen hepsiyle görüştüm. Asla hususi meselelerden dolayı birbirlerinin aleyhinde konuşmadılar ama umumi meselelerde herkese kafa tutabilecek insanlardı.”


Halil Doruk:

“Ziya Nur Aksun’u 1965’ten sonra yani üniversiteye girdiğimde tanıma şansına sahip oldum. Onu Marmara Kıraathanesi olarak bilinen, kültürümüzde önemli bir yeri olan mahfilde tanıdım. Bu mahfilin öncüsü olan Ziya Bey’in sohbetlerinin tiryakisi oldum. Sohbetlerinden çok istifade ettik. Ziya Bey 1976’da rahatsızlandı. 65’ten 76’ya kadar sıkı takipçilerinden biri oldum. Ziya Bey’in toplantısına herkes katılırdı. Her hafta sahaflardan bir kitap alırdı. Kitapta kimsenin duymadığı bilmediği noktaları tespit eder, bu ayrıntıları bizlere anlatırdı. Akademik seviyede bir toplantıydı bu. Diriliş dergisinde uzun süre makale yazdı. Kendisine has görüşleri vardı. Bir takım hastalıklı yaklaşımlarla yaklaşıldığı için yanlış düşünüldü. Osmanlı dili ile konuşurdu, anlamazdık. Bizlere tarihimize hangi açılardan bakmamız gerektiğini anlatırdı. Orijinal görüşleri vardı, gençlere bu görüşlerini anlatırdı. Bu toplantılara Erol Güngör de gelirdi. Ziya Bey sabahlara kadar çalışırdı. Çok az bir uyku ile yetinirdi. Ziya Bey’in arzusu, tarihi herkesin daha iyi anlayabilmesi için anahtar bir kitap yazmaktı. Ama sağlığı elvermedi. Erol Kılıç ve Mehmet Niyazi, Ziya Nur Bey rahatsızlandıktan sonra Sultan Abdülhamit ve Sultan Abdülaziz’le ilgili bir çalışmayı neşrettiler. Bu çok faydalı bir hizmet oldu. Bu toplantıda Ziya Bey’in ressamlığına da değinildi. Sağ eli felç olunca sol eliyle resim çalışmaları yapan Ziya Bey’in 1990’da Birlik Vakfı’nda bir resim sergisi açılmıştı. Ünlü ressam Osman Kavruk tablolarına çok önemli vasıflar yükleyerek, hayranlığını dile getirmişti.”


Dursun Gürlek:

“Dini inancımıza göre ulemalar ellerinden öpülesi insanlardır. Ben Ziya Bey’i görünce Ahmet Cevdet Paşa’yı karşımda görür gibi oluyorum. Ziya Nur demek Osmanlıca ve Osmanlı Tarihi demektir. Herkesin okuması gerekir. Ziya Bey’in Şehberderzâde Ahmet Hilmi Efendi’nin İslâm Tarihi isimli eseri ve dört cilt halinde yayınlanan Ötüken Neşriyat’tan çıkan Osmanlı Tarihi adlı eserleri var. Bana göre Ziya Bey bütün özellikleriyle bu iki eserde kendini gösteriyor. Ziya Bey’in İslâm Tarihi adlı eseri için Cemil Meriç ‘’İslâm Tarihi böyle yazılır.’’ diyerek beğenisini ifade etti dedi. Ziya Bey’in kitabını okursak unuttuğumuz Osmanlıca kelimelere tekrar aşina olacağız. Burada Ziya Bey’le aynı havayı teneffüs ediyoruz, bu durumda kendimi bahtiyar addediyorum. Mayıs ayı hayırlı bir aydır. Fatih Sultan Mehmed’i rahmetle anıyorum, Fatih “Ben İstanbul’u aldığıma o kadar sevinmiyorum. Beni asıl sevindiren Akşemsettin Hoca gibi bir zatla aynı mekânı teneffüs etmemdir.’’ Demiştir. Ziya Bey’i seviyoruz ama eserlerinden istifade edemiyoruz, dili ağır. Bugünkü mevcut Türkçeyle Safahat’ı anlayamazsın. Ziya Nur’un eserlerini anlamak için de Osmanlıca bilmek gerekiyor. Bana göre; çok kitap okumaktansa kıymetli kitapları çok okumak lâzımdır.”


Olcay Yazıcı:

“Dursun Bey’e zaman zaman tarih, olmuş bitmiş hikâyelerdir diye takılırım; oysa tarih ciddi bir ilimdir. Dirilerden ziyade ölüler sayesinde ayakta duruyoruz ya da Ziya Nur gibi üstatların geleneği günümüze taşıdıkları için ayakta duruyoruz. Ya gelenekten besleneceğiz ya da globalleşme üzerinde yok olacağız. Tarih olmuş bitmiş hadiseler değildir. Yahya Kemal’in şiirindeki gibi ‘’Kökü mazide olan atimiz’’ geleneğinden besleneceğiz.”

Hüseyin Yılmaz:

“Ziya Nur Aksun’u Adıyaman Lisesi birinci sınıfta öğrenciyken tanıdım. Marmara Kıraathanesi Avrupa’da olsaydı hakkında kırk kitap yazılırdı. Bizler elimizin altındaki değerlerin kıymetini bilmiyoruz.”


Mustafa Nadir Onay:

“Ziya Nur Bey’in eseriyle tanışmam lise talebesi olduğum döneme rastlar. O günden beri tanışıklığımız gerek kitabi, gerek başka şekilde devam ediyor. Erol Güngör Bey ile Ziya Bey’in gönül dünyaları bir iki sevgili arkadaş olduklarını gördüm. O nesiller çok kıymetli eserler verdiler. Ziya Bey’in Marmara Kıraathanesi’nde yaydığı ışığından faydalandık. Benim düşüncem Marmara Kıraathanesi ve burada Ziya Bey’le Erol Bey’i öne çıkaran kültür eksenli bir çalışma yapmaktır.”

Recep Aslan:

“Bütün tarihler millîdir, kendi milli duygular içerisinde yazıldığını düşünüyorum. Tarihin bilim olduğunu düşünmüyorum. Tarihi yazan insanlara gıpta ediyorum. Ziya Bey’i Risale-i Nur’dan tanıyorum, ona hürmetlerimi arz ediyorum.”

Toplantının son konuşmacısı  Ziya Nur Aksun’un kardeşi Belma Aksun’du. Mehmet Nuri Yardım’ın sorularına cevap veren Belma Aksun, çocukluk yıllarını ve ağabeyiyle yaşadığı ilginç hâtıraları anlattı. Onun yazma serüvenine de temas eden Belma Hanım, “Biz Onun meselâ İslâm T arihi’ni yazdığını bilmiyorduk, sadece Osmanlı Tarihi ile ilgilendiğini sanıyorduk. Ağabeyim çocukluğundan beri de resimle ilgiliydi. Öğrenciyken iki unvanı vardı: “Tarihçi” ve “Ressam”. Hem tarihçi oldu, hem de ressam.

Büyük bir coşkuyla geçen ve hâtıra fotoğrafların çekildiği toplantının sonunda, şair ve yazar Ali Hakkoymaz, Muhsin Demirel’in “Fetih” şiirini seslendirdi. Ardından başta Adnan Menderes ve arkadaşları ile bütün şehitlerimizin ruhlarına fatiha okunarak program tamamlandı.



Hit : 33
  
Yorum eklemek istermisiniz ?
Etiketler : Bilge Tarihçi Marmaratör dostlarıyla buluştu

Mesaj Panosu ( Üyeler için)

   Üye Girişi
 
 

   HABERLER
İnternet Medyası ve Kül..
Bilge Tarihçi Marmaratö..
Ziya Nur Aksun Bâbıâli’..
Dostları Polat’ı rahmet..
Basınımızda İttihad ve ..
Yayıncılar Meselelerini..
Babıali Sohbetleri yine..
Bâbıâli, Bâbıâli’de Kon..
Efsane Gazete Tercüman ..
Tercümancılar Bâbıâli’d..
Gürbüz Azak’tan Bâbıâli..
ESKADER’e katılımlar..
Ayvazoğlu, “Bâbıâli Soh..
Bâbıâli Sohbetleri’nin ..
Bâbıâli Sohbetleri Başl..
Sanat Kursları Başlıyor..
Hamit Can’a Candan Vefa..
Hamit Can İçin Anma Pro..
Yazarlarla Edebiyat Soh..
ESKADER 2009 Ödülleri B..
Refiğ ve Mete Dostları ..
ESKADER’den iki toplant..
Halit Refiğ ve Ömer Lüt..
İlhan Ayverdi ve Ergun ..
Osman Akkuşak / kültü..
İlhan Ayverdi vefat ett..
Yıldızlarla Uyumak..
Çağdaş Türk Şiirinde Se..
Medeniyetimizin Sessiz ..
Ergun Göze’yi Dostları ..
Sitemizi Ziyaret Edenler  
Powered by Netfırtına