Prof. Dr. Saim Sakaoğlu: “Nasreddin Hoca Bilge Bir Kişilikti”
“Nasrettin Hoca Ahmak, Bilgisiz ve Hırsız Değildir
ESKADER’in düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’ydu. Nasrettin Hoca’yı anlatan Sakaoğlu “Piyasada profesyonel Nasrettin Hoca aşağılayıcıları var.” dedi.
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) Timaş Kitapkahve’de gerçekleştirdiği Bâbıâli Sohbetleri’nde, her hafta Perşembe günü kültür hayatımıza yön veren bir şahsiyeti ağırlıyor. Bu haftanın konuşmacısı da bir akademisyen ve yazar olup yıllarını Nasrettin Hoca hakkında araştırmalar yaparak eser vermeye vakfetmiş bir isim olan Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’ydu. Sakaoğlu’nun Nasrettin Hoca’nın bugüne taşınırken yapılan büyük hataları ve onu ne kadar tanıdığımızı anlattığı programı, yazar Erol Ülgen yönetti. Saim Sakaoğlu’nun ilgi uyandıran bir sohbet gerçekleştirdiği toplantı kalabalık bir dinleyici grubu tarafından takip edildi.
Sohbetin açılış konuşmasını yapan ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun yıllardan beri sürdüğü çalışmalardan ötürü Nasrettin Hoca ve Yunus Emre gibi büyükler hakkında konuşma yapabilecek akla ilk gelen isim olduğunu kaydetti. Bir sempozyum vesilesi ile Konya Selçuk Üniversitesi’nde görev yaptığı halde kısa bir süre İstanbul’da bulunduğunu hatırlatan Yardım, Sakaoğlu ile yıllar önce gerçekleşen Nasrettin Hoca sempozyumunda tanıştıklarını belirterek sözü Erol Ülgen’e bıraktı.
Bâbıâli Sohbetleri’nin büyük ölçüde fikir ziyafeti olduğunu vurgulayarak sözlerine başlayan Erol Ülgen, Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun günümüzün mühim değerlerinden olduğunu ve kendisi için “Halk edebiyatına adanmış bir ömür” deyişinin kullanıldığını ve bu başlığının çok isabetli olduğunu belirtti. Sakaoğlu hakkında biyografik bilgiler aktaran Ülgen, Konya Selçuk Üniversitesi’nde Türk Halk Kültürü Uygulama Merkezi’nin de kurucusu olduğunu hatırlatarak 2006’da akademisyenlikten emekli olmasına rağmen dur durak bilmeden çalıştığını kaydetti. Sakaoğlu’nun milli ve milletlerarası bir çok sempozyumda da ihtisas alanına göre konferanslar verdiğini dile getiren Erol Ülgen, birçok ödülü, 54 yayımlanmış eser arasında müstakil olarak Nasrettin Hocayı anlatan kitapları ile üç tane de yayımlanmayı bekleyen eseri bulunduğunu ifade ederek Nasrettin Hoca için “Bizim bilgemiz” ifadesini kullandığını sözlerine ekledi.
“NASRETTİN HOCA’YI YERİN DİBİNE BATIRDILAR”
Sözü alan Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, okumak konusunda hiçbir zaman hevesini yitirmediğini ve hâlâ kütüphanesinde ilk okumaya başladığı dönemden kalma masal kitapları bulunduğunu anlatarak araştırmacı ruhunun bu hevesle geliştiğini ifade etti. Nasrettin Hoca ile ilgili neşrettiği kitaplarından bahseden Sakaoğlu, Hoca hakkında yaptığı araştırmaları mümkün mertebe kitaplaştırdığını dile getirdi. Kendisine “Nasrettin Hoca’nın Avukatı” yakıştırması yapıldığını söyleyen Sakaoğlu, “Nasrettin Hoca’yı, göğün dokuz kat yukarısından yerin yedi kat dibine indirmeye çalışanlar var. Ben ki onu dokuzuncu kata kadar çıkarmak istemiyorum. Yeryüzüne ayak bastırsam benim için kâfi. Onun mutluluğunu yaşıyorum.” dedi ve fıkralarına bakıldığında Nasrettin Hoca’nın hayatına dair çelişkili bilgiler edinildiğine dikkat çekti. Nasrettin isminde ona yakın Hoca ismi bulunduğunu da anlatan Sakaoğlu, Nasrettin Hoca’nın fıkralarının gerçekliğine dair ise şunları söyledi:
“Benim Nasrettin Hoca’yı sevmem, çocuk yaşlarda arkadaşlarımın anlattığı fıkralarla oldu. O zamanlar akıllı, uslu, ciddi çocuk dergileri vardı. Onların arka sayfalarında Hoca’nın fıkralarından olurdu. Biz birimize bunları anlatırdık. Ne zaman ki Yapı Kredi Yayınları arasında bir kitap yayımlandı, o zaman Nasrettin Hoca hakkındaki gerçekleri ortaya koyma ihtiyacı duydum. 1995 yılında yayımlanan Nasrettin Hoca kitabının içindeki fıkralar tarihî kaynaklardan alındığı belirtiliyordu. Murat Bardakçı köşesinde bu fıkraların müstehcen olduğunu yazınca ertesi gün yayınevi, kurum sorumlusu Enis Batur’u görevden aldı. Hoca’ya yamanmış fıkralardı onlar. Nasrettin Hoca’yı yerin dibine batırıyordu. O fıkraları okuyan Hoca’dan nefret eder. Yurt dışında ‘Hoca’ kavramına dayalı fıkralar da son derece aşağılayıcıdır.”
HER HOCA FIKRASI HOCA’NIN FIKRASI MI?
Fıkraların sosyal mesajlar vermek için son derece etkili olduğunu ve hafife alınmaması gerektiğini vurgulayan Saim Sakaoğlu, “İskoçlar da İngilizleri fıkralarla aşağılayarak intikam almıştır.” dedi. Piyasada profesyonel Nasreddin Hoca aşağılayıcıları bulunduğunu anlan Sakaoğlu, bu çirkin yaygınlaştırmaların kolay kolay temizlenemeyeceğine, hoca kavramının akıl danışılan, arkasında namaz kılınan bir kişilik olarak bu derece aşağılanmasının yanlış kodlamalara sebep olduğuna dikkat çekti. Başka cenahlara ait fıkralarda isim değişikliği yaparak Nasrettin Hoca’ya mal edildiğini de söyleyen Sakaoğlu, “Hoca fıkralarının Hoca’ya ait olmasının kriterleri var. Hoca’nın içki içen uygunsuz hallerde bulunan biri olarak gösterildiği, yalan söylediği fıkralar Nasrettin Hoca fıkrası değildir. Ayrıca Hoca Timur’un çağdaşı da değildir. Kronolojiye göre böyle olmadığı anlaşılıyor. Hoca ile kurallar belirledim araştırmalarım sonucunda. Nasrettin Hoca fıkralarında aranması gereken özellikleri tespit ederek kitaplaştırdım. 2000 yıl önce yazılmış fıkralar Hoca’nın ölçülerine uyuyor diye onunmuş gibi gösteriliyor ama bu da yanlış. Hoca ile Mevlâna aynı dönemde yaşamıştır. Meşhur et ve kedi fıkrası da Mesnevî’den alınmıştır. Bu da olmaz. Temel fıkralarında da aynı durum vardır.” diyerek fıkraların aidiyetleri konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığımızı belirtti.
Nasrettin Hoca’ya ait 101 fıkranın derlemesini yapan Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, “Akademisyenlerimiz cesur değil. Yanında Nasrettin Hoca’nın olmadık fıkrasını anlatana ‘Ne yapıyorsun?’ diye soramıyor. Bu nezaket değil, Hoca’ya nezaketsizliktir. Eğer bu savunuculuğu yapmazsak piyasada anlatacağımız eli yüzü düzgün bir Hoca fıkrası kalmayacak.” dedi. Nasrettin Hoca’yı ahmak, bilgisiz ve hırsız gösteren fıkraları eleştiren Sakaoğlu, örneklerle karşılaştırmalar yaptı. Hoca’ya ait olmayan fıkralara ait kitabından bir bölüm oluşturduğunu söyleyen Sakaoğlu, Lami Çelebi’nin nükteleri ve fıkraları toparladığı kitabında beş altı tane Nasrettin Hoca fıkrası olduğunu belirtti.
AVRUPALI GÖZÜYLE…
Birçok şairimizin de Nasrettin Hoca fıkralarından nükteler düşürdüğünü anlatarak “Evliya Çelebi’de de fıkra vardır ancak hiçbiri Nasrettin Hoca fıkrası değildir. Ancak onun adına anlatıldığından öyle not düşmüştür. Avrupalı Seyyahların Eserlerinde Nasrettin Hoca başlıklı bir çalışma yaptım. Avrupalılar biz daha Hoca’nın farkında değilken bu konuda epey çalışma yapmışlar. 1500’li yıllardan itibaren at sırtında Anadolu’yu gezmişler. Yüze yakın seyahatname inceledim. Türbesi hakkında bilgilerin yanında 15 kadar fıkrasına yer verenler var. Onlar sayesinde yazıya aktarılmış fıkralara ulaştık. Hoca’nın türbesi hakkında oluşan gelenekler hakkında bilgiler bile yer alıyor .” diyen Sakaoğlu, geleneklerin fıkralara ulaşmamızı kolaylaştırdığını belirtti. Nasrettin Hoca’nın iki kızı bulunduğunu, tespitine göre 1008 yılında doğduğunu, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin Hortu köyü olduğunu anlatan Sakaoğlu, Konya’ya kendini yetiştirmek için yerleştiğini, Akşehir’e de Mahmut Haydarî’nin peşinden giderek müridi olarak oraya yerleştiğini kaydetti. Kırık dökük belgelerden bir Nasrettin Hoca aile çevresi oluşturmaya çalıştıklarını söyleyen Saim Sakaoğlu, sağlam kaynaklara itimat edilmesi gerektiğinin altını çizdi. “Nasrettin Hoca bizim insanımızdır. Onu savunmak zorunda değiliz. Hakkını teslim etmek zorundayız” diyen Sakaoğlu, olmayanın Nasrettin Hoca’ya maledilmemesi gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu toplantı sonunda dinleyicilerden gelen soruları cevapladı. Ahmet Yüter ise Kur’an tilâvetinin ardından, Sakaoğlu için yazmış olduğu manzum duayı okudu ve toplantı hâtıra fotoğrafları ile son buldu.
Yorum yazabilmek için lütfen Oturum Açın