SANATALEMİ.NET’TEN 2. EDEBİYAT YARIŞMASI

    Sanatalemi.net 2. Edebiyat Yarışması bu yıl da yapılıyor. Yarışma geçen yıl olduğu gibi vefat eden... 

YUSUF DURSUN: PEYGAMBER EFENDİMİZİN IŞIĞINDA SEVGİ

Peygamber Efendimizin sevgi ve insan ilişkilerine yönelik hadislerini aktaran Yusuf Dursun, “Herkes sevgiyi özüne... 

MUSTAFA ARMAĞAN’DAN “YAKIN TARİHİN MUHASEBESİ”

  Tarihçi ve yazar Mustafa Armağan, Beyazıt Ramazan Sohbetlerinde 2 Ağustos Perşembe akşamı “Yakın Tarihin... 

AZERBAYCAN TÜRKLÜĞÜNÜN MİLLİ KAHRAMANI VEFAT ETTİ‏

    Şahid Habibullah, Azerbaycan Millî İlimler Akademisi’nde 5 Temmuz 2012 ‘deki törende, Türk Edebiyatı... 

ÜMİT ŞİMŞEK: “KÂİNAT KİTABININ TERCÜMESİ KUR’ÂN”

“KÂİNAT KİTABININ TERCÜMESİ KUR’ÂN”  Ümit Şimşek, insanın bu âlemdeki en görkemli mekanizmaya sahip... 

YAVUZ BAHADIROĞLU: SÜNNET MEDENİYETİ VE RAMAZANLARI

Kategori : Genel - Etiketler :, , , , , , , - Tarih : 30 Temmuz 2012

Fikir dünyamızın önde gelenlerinden Yavuz Bahadıroğlu, geçmişten gelen ve gün geçtikçe daha cılız işittiğimiz sesleri, yüksek perdeden Beyazıt’a taşıdı ve “Fatih çağı yüreğiyle değiştirmiştir. İnşallah, yakın tarihte değişecek olan Anayasamız da aynı zihniyetle ve değiştirilemezlikten arındırılarak yazılır.” dedi.

Türkiye Diyanet Vakfı tarafından organize edilen ve İBB Kültür A.Ş.’nin katkılarıyla düzenlenen 31. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı’nınEdebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin katkılarıyla gerçekleştirdiği Beyazıt Ramazan Sohbetleri, her gün bir yazarı hem Beyazıt’la hem de ziyaretçilerle buluşturuyor. Beyazıt Camii yanında kurulan çadırın konuğu, Ramazan’ın 10. gününde yazar Yavuz Bahadıroğlu oldu. Son derece yoğun bir ilginin gözlemlendiği programda Bahadıroğlu, “Osmanlı’da Ramazan” konulu bir program sunarak dinleyenleri kısa bir zaman için de olsa asırlar öncesine ve yakın tarihteki lâtif Ramazanlarda gezintiye çıkardı.

SELÂM VE KELÂM HASSASİYETİ

Selâm, ezan ve Kur’ân’ın Müslüman bir topluluk için ne kadar önemli olabileceğine dair izahla başladığı sözlerine, söz konusu üç unsurun vazgeçilmezliğini ortaya koyan şu sözleri söyledi:

“Selâm, iletişim ve haberleşmek demek. ‘Selâmün aleyküm’ diyen bir kişi, bilirsiniz ki Müslüman’dır. O anda aranızda bir bağ oluştuğunu hissedersiniz. Ezan-ı Muhammedî kimliğinde okunan bir ezan duyduğunuzda anlarsınız ki Müslüman bir ülkedir. Kur’ân okuyan bir topluluk görünce de anlarsınız ki o yer Müslümanların olduğu bir yerdir. Müslümanlar arasındaki yürek iletişimini koparmak isterseniz de bu üç şey üzerinde oynamalar yaparsınız. O zaman İslâm, yerel bir din olmaya mahkûm bir hâle gelir. Öyle olunca da ‘Allahaısmarladık; saadetle, selametle, izzetle, ikballe efendim’ gibi vedalaşma sözlerinin yerine ‘By by’ ile vedalaşırsınız. Osmanlı selâm ve kelâm üzerinde hassasiyet geliştirmiştir. Osmanlı coğrafyasında, muhabbeti bilimle sohbeti sevgiyle buluşturan, sadece konuşma meziyetiyle öne çıkmış çok değerli insanlar yaşamıştır.”

SÜNNET DEVLETİ, SÜNNET MEDENİYETİ

Osmanlı İstanbul’unda, günler evvelinden müthiş bir temizlik hareketiyle Ramazan’a hazırlık yapıldığını, “Sultan eve gelecekmiş gibi” evleri ve camileri hazır ettiklerini anlatan Yavuz Bahadıroğlu, sultandan kastedilenin de “On Bir Ayın Sultanı” olduğunu belirtti. Toprağımızda sünnetin farz olarak algılanmasının özümsenmesi gereken bir gerçek olduğunu ve müthiş bir hazırlığın ardından gelen mübarek Ramazan’da, bu durumun daha da ileriye taşındığını söyleyen Bahadıroğlu, “Osmanlı bir sünnet devletidir, kurduğu medeniyet de sünnet medeniyetidir. Sünnet için bir düğün tertip eden yalnızca bu toprakların insanıdır.” dedi.

Teravih namazını, “enderun usulü” ve hatimle kılmanın da yine bu özenden kaynaklandığını hatırlatan Yavuz Bahadıroğlu, Ramazan eğlenceleri tanımının ve faaliyetlerinin kültürümüze sonradan dâhil edildiğinin, Direklerarası Eğlencelerinde kanto oynatmaların azınlıkların azgın kesimine ait bir aşırılık olduğunun ve bugün böyle bir eğlence anlayışını Ramazan’a mâletmenin son derece sakıncalı olduğunun altını çizerek yozlaşmayı şöyle ifade etti:

BEDDUANIN GÖLGESİNDEKİ AYASOFYA

“Ramazan’ı şarkıcı-türkücü seremonisine bularsak Hakk’ın karşısına nasıl çıkacağız? Ramazan’ı nasıl değerlendireceğiz? Osmanlı’da eğlenceler vardı, bugünkü anladığımız manâda değil. Teravihler için aydınlatılan sokaklarda camiye gitmek başta çocuklar için bir eğlenceydi. Surre Alayı, hayır yapmak adına en büyük seferberliklerden biriydi. Yüzde otuzunu kadınların inşa ettirdiği 36 bin vakıf kuran Osmanlı, hayır yapma hadisesinde Fatih Sultan Mehmet’in babasından (İkinci Murat) itibaren öyle bir hâle geldi ki Surre Alayı’yla Peygamber Efendimizin fakir akrabalarına altın gönderiyordu.”

Ayasofya için Peygamber Efendimizin müjdelediği Fatih Sultan Mehmet’in bedduasını hatırlatan Yavuz Bahadıroğlu, Ayasofya’nın bir an önce açılması gerektiğini ve bu meseleyi her gördüğü “devletli”ye muhakkak söylediğini, talep edilmezse arzın da olmayacağını vurgulayarak; “Siz Allah’ın istikametinde yürürseniz, size engel olmak isteyenlere Allah engel olur. Allah hatırladıktan sonra kâinatın sizi unutmasının, Allah sizi unuttuktan sonra kâinatın sizi hatırlamasının bir anlamı yoktur.” dedi.

Yavuz Bahadıroğlu, eskiden dostlukların daha güçlü, aşkların daha derin olduğunu dile getirerek bir kişi ecnebi de olsa selâm vermenin önemine değindi. Kendi çocukluğunda ecnebi ahbaplarının oruç ve namaz ibadetlerine saygılarından ötürü iştirak ettiklerine dikkatleri çekerek yaşadığımız topraklarda orucun sadece bir ibadet olmayıp aynı zamanda gelenek olduğunu belirtti.

ÇOCUK VE RAMAZAN

Aile içindeki Ramazan ritüellerini bir bir anlatan Yavuz Bahadıroğlu, mahyacıların çok önemsendiğini, mahyaların seyrine doyum olmadığını söyleyerek çocukluğunun Ramazanlarına dair şunları söyledi:

“O dönemlerin şöhretleri, hafızlar ve hocalardı. Beş-altı hafız, bir kitaptan okurdu ve Kur’ân’a verilen değeri o şekilde kavrardık. Mahya seyretmeler, mukabele dinlemeler, sadaka taşlarına para bırakmalar çocuklar için birer eğlenceydi. Osmanlı’da zenginler cömertti, ama fukaralar da açgözlü değildi. Aileler çocukların Ramazan’la ilgili düşüncelerini yazabileceği bir defter tutardı. ‘Yarım oruç’ diye bir şey vardı. Ev halkı, çocuk öğleye kadar oruç tutabilmişse öğle ezanıyla ona iftar sofrası kurardı. Eğer akşama kadar dayanabilirse tuttuğu gün sayısınca bayramda harçlık alırdı. Misafir ağırlama oyunu oynanırdı. Bu misafirler, mahallenin en fakir insanları olurdu ve çocuğun fakir insanlarla bağ kurması ve değer vermesi sağlanırdı.”

Yavuz Bahadıroğlu, Osmanlı konaklarında çok az eşya bulunduğunu ve duvarlardaki levhaların son derece değerli olduğunu anlatırken zikir kokan bir toplumdan bu noktaya nasıl geldiğimizi düşünmemiz gerektiğini belirtti. Zenginlerimizin heyecanlandığını, buna mukabil nezaketin çok azaldığını ve artık sanata yatırım yapmadıklarını vurgulayarak mütedeyyin zenginlerin yatırım yaptığı eseri karşısında görmek gibi bir takıntıları olduğunu da söyledi ve “Mekke dönemindeyiz, daha Medine dönemine geçemedik” dedi.

“ÇAĞ YÜREKLE DEĞİŞİR”

Ramazan’ı gönüllere ruh üfüren bir ay olarak tanımlayan Bahadıroğlu, insanın ölüsüne de, dirisine de saygı duymanın Osmanlı’dan öğrenilmesi gerektiğini ifade etti. Ramazan’ın empati ayı olduğunu, kendimizi ötekinin yerine koymak için çırpınmamız gerektiğini ve orucun bizi safîleştirmesi için farz edildiğini söyleyerek; Fatih Sultan Mehmet’in bu konuda büyük ders veren 1453’te İstanbul’un fethinden hemen sonra valilere gönderdiği Emirnâme ve ardından Bizans’tan kalan Rum halkına gönderdiği Amannâme’de yazılanlar hakkında şunları söyledi:

“Fatih Emirnâme’de ‘İnsanlara Allah’ın soracağı soruları sormayın; bir vali olarak onlara işlerinin olup olmadığını, karınlarının tok olup olmadığını, hastalık zamanında doktor bulup bulamadıklarını sorun’ demiştir. Burada insana saygının bir ifadesi görülüyor. Amannâme’de ise Rumlara şu beş özgürlüğü verir: 1) İnançlarınızda özürsünüz, ( 2) İbadetlerinizde özgürsünüz, 3) Kıyafetinizde özgürsünüz, 4) Seyahatte özgürsünüz, 5) Ticarette özgürsünüz. Fatih bu özgürlükleri, yan gözle bakılmayacak, kem söz söylenmeyecek vaadiyle ve sanki Rumlarla hiç çarpışmamış gibi yazmıştır. Çağ topla delinmez, yürekle delinir. Fatih çağı yüreğiyle değiştirmiştir. İnşallah, yakın tarihte değişecek olan Anayasamız da bu düsturla değiştirilemezlikten arındırılarak yazılır.”

Beyazıt Ramazan Sohbetleri, Kadir Gecesi’ne dek her gün saat 18.00’de Beyazıt Camii yanındaki sohbet çadırında birbirinden değerli yazarlarla dinleyicilerini bekliyor.

 

Elif Sönmezışık

Vakıf Fuarcılık ve 31. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı

Basın Danışmanı

Yorum Yaz

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız lazım.

Yazarlar

Yazarlar Bileşeni tarafından sağlanmaktadır