SANATALEMİ.NET’TEN 2. EDEBİYAT YARIŞMASI

    Sanatalemi.net 2. Edebiyat Yarışması bu yıl da yapılıyor. Yarışma geçen yıl olduğu gibi vefat eden... 

YUSUF DURSUN: PEYGAMBER EFENDİMİZİN IŞIĞINDA SEVGİ

Peygamber Efendimizin sevgi ve insan ilişkilerine yönelik hadislerini aktaran Yusuf Dursun, “Herkes sevgiyi özüne... 

MUSTAFA ARMAĞAN’DAN “YAKIN TARİHİN MUHASEBESİ”

  Tarihçi ve yazar Mustafa Armağan, Beyazıt Ramazan Sohbetlerinde 2 Ağustos Perşembe akşamı “Yakın Tarihin... 

AZERBAYCAN TÜRKLÜĞÜNÜN MİLLİ KAHRAMANI VEFAT ETTİ‏

    Şahid Habibullah, Azerbaycan Millî İlimler Akademisi’nde 5 Temmuz 2012 ‘deki törende, Türk Edebiyatı... 

ÜMİT ŞİMŞEK: “KÂİNAT KİTABININ TERCÜMESİ KUR’ÂN”

“KÂİNAT KİTABININ TERCÜMESİ KUR’ÂN”  Ümit Şimşek, insanın bu âlemdeki en görkemli mekanizmaya sahip... 

ALİ HAKKOYMAZ; “HİÇBİR HAYAT BİRBİRİNE BENZEMEZ”

Kategori : Genel - Etiketler :, , , , , - Tarih : 28 Temmuz 2012

“HİÇBİR HAYAT BİRBİRİNE BENZEMEZ”

Şair ve yazar Ali Hakkoymaz, zihinleriyle yaşama sevdasının arasını dünya hâllerinin açtığı günümüz insanına “Üç ‘Ne?’ formülü”nü önerdi: “Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Niçin yaşıyorum?”…

Türkiye Diyanet Vakfı tarafından organize edilen ve İBB Kültür A.Ş.’nin katkılarıyla düzenlenen 31. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı’nınEdebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin katkılarıyla gerçekleştirdiği Beyazıt Ramazan Sohbetleri, her gün bir yazarı hem Beyazıt’la hem de ziyaretçilerle buluşturuyor. Beyazıt Camii yanında kurulan çadır, Ramazan’ın 8. gününde şair ve yazar Ali Hakkoymaz’ıkürsüsünde ağırladı. Hakkoymaz, “Müfredat Dışı Edebiyat: Yaşamak Diye Bir Şey”i nüktelerle biraz hüzne biraz da tefekküre davet ederken dinlemeye gelenler son derece keyifli dakikalar yaşadı.

BİR HAYAT Kİ KELİMELER DİYARI

Kelimelerle gülüp kelimelerle ağlamanın, kelimelerle gelip kelimelerle gitmenin ve canımızın her anının kelime olduğunu görebilmenin altını çizerek sözlerine başlayan Ali Hakkoymaz, sayılar bizi kelimelerden daha çok ilgilendirdiği için yaşamak işinin dışında kaldığımızı belirterek; “Dışta kaldık, taşta kaldık bu yüzden. Bu durumda yaşamaların içine nasıl gireceğiz? Hangi kelimelerle yaşayıp hangi kelimelerle ölüyoruz. Kelime, içi boş kaptır. Onları, ağlatacak, güldürecek, bilgi ile dolduracak ve cahil bırakacak biziz. Öyleyse hangi kelimelerle yaşıyorsak o kelimelerle ölüyoruz. Ayrıca yaşamak sorusuna bir cevap verildiğini görmedim, duymadım” dedi.

Neden müfredat dışında bir sohbet olduğuna dair ise müfredat meselelerinin bir şeyi değiştiremediğinden müfredat dışının daha makul olduğunu anlattı. Kelimelerimizi kaybettiğimizde kimliğimizi kaybettiğimizi, müfredat, okul, hayat, yaşamak ve derdi maişetin bizi çok meşgul ettiğini, bir avuç midemiz olmasına rağmen ruh midemizin sonsuza uzandığını söyleyen Ali Hakkoymaz şöyle devam etti:

MÜFREDAT TEFERRUAT

“En son dünyanın hâline bir bakalım; gözyaşı mı çok, gülüşler mi? Bu dünya bize gözyaşı ve savaşlar vaat ediyorsa burada durup düşünmek lazım: Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Niçin yaşıyorum? Bu üç Ne formülü peygamberlerinde bize cevaplarını verdiği sorular bütünü. Sorgulamalıyız. Hayatta iki ergenlik dönemi var. ‘Ben kimim?’ sorusunu sormak ergenlik dönemine rastlıyor. Kırkından sonra yine soruyoruz bunu. 40’lı yaşlar mühimdir. Peygamberliğin de 40’lı yaşlarda gelmesi boşuna değildir. O zaman anlıyoruz ki müfredat teferruatmış meğer.”

Hayatı sürekli olarak planlayarak ve çerçeve içinde yaşamayı adet edindiğimizi dile getiren Ali Hakkoymaz, “Ben de hayat planlanmaz diyorum. Ama planın da dışına çıkılmaz” dedi. Maddî âlemin bir tane manevî âlemin sonsuz olduğunu, yaşamanın da sürekli tazelik ve her an yenilik olduğunu anlatan Hakkoymaz, eğitim sistemimizdeki bir türlü olamayanlar için ise şöyle konuştu:

“Okullarımız bugün bir Almanya ya da Japonya okulu gibi olamamışsa o sistemler bize uymadığı ve öyle bir ülke olmadığımız içindir. Bizim Yunusumuz, Necip Fazlımız, Yahya Kemalimiz, Nazım Hikmetimiz ve Ahmet Haşimimiz var. Şiir incelik, şair kılı kırk yaran demek. Ama hayatıma giren bu sonra (son-ara)lar yüzünden yaşamı unutuyoruz. Hürriyet, karşımıza yaşamak olarak çıkması gerekirken şimdilerde bir mevhum, bir kuruntu. Yahya Kemal’in 100 senedir anlattığı hürriyetin ‘h’sine ulaşamadık. ‘Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet’ diyor. Hürriyet cezbeden, çağıran bir kelime.”

OKUYARAK TAZELENMEK

“Her şeye rağmen yaşamak diye bir şey var” diyen AliHakkoymaz, atalarımızın “Yaş kesen baş keser” sözünü hatırlattı ve yaşamın tazelenmedikçe kendini bırakacağını, bu nedenle evliliklerin yürümediğini anlatan Hakkoymaz, “Evlilikler evsizliklere dönüştü. Yaşamak sorusuna cevap veremeden çocukları ya da büyükleri evlendiriyoruz” dedi. Tazeliğin okumakla sağlandığını, okumanın yanı başımıza hayatı çağırmak olduğunu, kalbi ve kafayı sürekli tazelemek anlamına geldiğini belirterek;

“Adını koyamadıklarımızı okumakla tazeleyeceğiz. ‘Yaşamaz diye bir şey var’ı öldürenlerden biri de televizyon. Yaşamak ve ölmek atbaşı ise, zarar kârın kardeşi ise biz bunları ayrı değerlendirmeyeceğiz. Mevsimler gibi… Her şey an be an devam ediyor. Acele yok! Yavaş yavaş… Kaybederek bularak… Kaybetmek bir son değil; arayışının yeniden başlaması demek. Okulları putlaştırdık. Diplomayı alırken nefes almıyor muyuz? Durakta, masada beklerken bir kitap olmasın mı?” dedi.

HAYAT BİR DURUŞ VE BİR SUNUŞ

Ali Hakkoymaz, devletin mutlu eden olması gerektiğini ifade ederek, asr-ı saadet dönemi dışında kalan hiçbir devletin mutlu edemediğini, insanın bir ağlamasına bin gülüş ile cevap verebilmesi hâlinde hayatın hayat, yaşamanın yaşamak olabileceğini dile getirdi.  Paranın mutlu edebilecekleri ve kimin zengin olduğu konusuna ise “Yıldız satın alamayan herkes fakirdir” diyerek noktayı koyarken bir kirazın olması için tüm gezegenlerin hareketini tamamlaması gerektiğini anlattı. “Balıkçı” şiirini okuyan Hakkoymaz, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Hayat bir duruş ve bir sunuştan ibarettir. Edebiyat da böyledir. Yaşamak; yük taşımamak, yük olmamak, yüksünmemek, hayatın zor bir şey olduğunu kabul etmemektir. Hayatı her an koklamak inşallah son nefese kadar nasip olur. Havamıza ve gıdamıza el attılar, bozdular. Hâlbuki her şey herkese yetecek kadar var.”

Ve Ali Hakoymaz’ın toplantı sırasında okuduğu yeni şiiri:

    YAŞAMAK DİYE BİR ŞEY…

Yaşamak diye bir şey… var!

Alnımıza değen rüzgârda…

Uçuşunda kuşların bir telâşe…

Çocuk ağıtlarında hattâ…

Yaşamak… boylu boyunca…

Açmış bir günebakan çiçeğinde…

Sevincinde papatyaların…

Aynalara her koşuşunda…

Hayat koşusunda… nefes nefese…

Emellerinin her seslenişinde…

Ölümün göz kırpışında bile…

***

Duymaların… duyuyorsa eğer…

Görmelerin… yerindeyse…

Bilmelerin… bir damlayı çözemediğinde…

Yollar vuslatı müjdelediğinde…

Yollar firak olduğunda…

Gülüşlerinde, gözyaşlarında…

Yaşamak diye bir şey… var!

Meydanlarda kaybolduğunda…

Tenhalaştığında hüzün…

Yüzün baharken aynalarda…

Aynalara yorgunluğun düştüğünde…

Barışmalar bir güvercin hafifliğinde…

Savaşların orta yerinde…

Bir papatyayla konuşurken…

Yaşamak… diye… bir… şey… var!

Bir elim ümit benim;

Bir elim korku taşır.

Bir gözüm dünya benim;

Bir gözüm ahirete ulaşır.

Bir kulağımda dünya gürültüleri;

Ötekinde uhrevi sesler…

Acılar, sancılar, susuşlar, seslenişler…

Bir uçurtma çığlığı sanki çocuklar!

Unutup gitmiştim gökyüzünü!

Meyvelere gülmeyi…

Hattâ unutmuşken ağlamayı…

Bir yağmur yağar… sormayın!

Sırılsıklam ıslanırım!

Var; o kadar var ki…

Yaşamak diye bir şey var!

Beyazıt Ramazan Sohbetleri, Kadir Gecesi’ne dek her gün saat 18.00’de Beyazıt Camii yanındaki sohbet çadırında birbirinden değerli yazarlarla dinleyicilerini bekliyor.

 

Elif Sönmezışık

Vakıf Fuarcılık ve 31. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı

Basın Danışmanı

Yorum Yaz

Yorum yapmak için üye girişi yapmanız lazım.

Yazarlar

Yazarlar Bileşeni tarafından sağlanmaktadır