Elif Sönmezışık (Sanatalemi.net)
Şair ve tarihçi Nâzım Tektaş, Osmanlı’daki fetih düşüncesine ilişkin önemli notlar aktarırdı ve “Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u alacağına inanıyordu ve bu inancı sayesinde fethetti.” dedi.
Yayıncı, şair ve tarihçi Nâzım Tektaş, ESKADER’in Timaş Kitapkahve’de düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri’nin geçtiğimiz haftaki konuğuydu. Fatih Sultan Mehmet konulu bir biyografik eserin de sahibi olan Tektaş, İstanbul’un fethi, Osmanlı Devleti’nin idari yapısı ve Fatih Sultan Mehmet merkezli olarak Osmanlı Devleti’nin tartışılan uygulamaları üzerine görüşlerini bildirdi. Dinleyicilerin de iştirak ettiği bir beyin fırtınasına dönüşen toplantıda Nâzım Tektaş, sevilen şiirlerinden oluşan bir dinleti sundu.
FATİH İSTANBUL’U ALAMASAYDI…
Nâzım Tektaş öncelikle ”Vurgunum” adlı kitabından ve daha başka eserlerinden derlediği şiirlerle başladığı sohbetine, İstanbul’un Fethi ve Osmanlı’da padişahların idari düzenleri hakkındaki düşünceleri ile devam etti. İstanbul’u fethetmenin Fatih Sultan Mehmet’ten önce Müslüman Arapların da bir rüyası olduğunu kaydeden Tektaş, Fatih’in İstanbul’u alacağına dair inancının güçlü olmasının bu zaferi kazanmasında en büyük etken olduğuna işaret etti ve sözlerine şöyle devam etti:
“Fatih, İstanbul’u alamasaydı sahibi olduğu devletin rahat bulamayacağına inanıyordu. Temkinli bir insandı ve bu yüzden devletin başına bir şey gelmesine dair korkuları oldu. Çünkü devletin içindeki herhangi bir sorunda Hıristiyanlar, güçsüz bir nokta aramak için fırsat kolluyorlardı. İstanbul’u almak onları etkisizleştirmenin en kestirme yoluydu.”
ÇANDARLI HUZURSUZLUĞU
Fatih Sultan Mehmet’in tahta geçmesinin ardından Çandarlı Halil Paşa son derece huzursuz olduğuna da değinen Tektaş, bu huzursuzluğun Fatih’in çocuk yaşta iken babası İkinci Murat’ın çekilmesinin ardından tahta geçmesiyle başladığına dikkat çekti. Bu durumun halk arasında da eleştiri konusu olduğuna işaret ederek taht meselelerine dair şunları söyledi:
“Gerçek anlamda 1451 yılında tahta Oturan Fatih, fetih hazırlıklarına başladı. Çandarlı iyi bilinmeyen bir vezirdir, yani iyi anılmaz. İkiyüzlü Vezirler adlı kitabımda bu tür vezirlere yer verdiğim gibi “devşirme vezirler”e de bir bölüm ayrılmıştır. Devşirme vezirler çoğunlukla yabancı devletlerle savaştıklarında daha hassas davranırken Osmanlı topraklarındaki isyanları bastırmakta ise son derece zalimdiler. Bu dikkat çekicidir.” diyen Tektaş, devşirme vezir sisteminin de yine Fatih Sultan Mehmet tarafından başlatılan bir uygulama olduğunu belirtti.
ÇİFT-BAŞLILIĞA KARŞI DEVŞİRME VEZİR
Fatih Sultan Mehmet’in çok farklı bir insan olduğunu düşünen Nâzım Tektaş, ilk şehzade katlini gerçekleştirmesinin de tartışılan bir başka boyutu olduğunu dile getirdi. Fatih’in Çandarlı Halil Paşa’yı önce hapsedip sonra da öldürttüğünü belirten Tektaş, yerine devşirme Mahmut Paşa’yı getirttiğini ve Mahmut Paşa’nın son derece iyi bir vezir olduğunu kaydetti. Devşirmelik sistemine dair yöneltilen sorular üzerine Tektaş şunları söyledi:
“Devşirmelik sisteminin nedeni çok kesin değil ama Osmanlı geliştikçe dışarıdan Osmanlı’ya girmeye çalışan insanlar oldu. Şey Edebali faktörünün Osmanlı’nın gelişmesinde çok etkili olduğu söylenir. Devşirme Yeniçeriler ise Orhan Bey zamanında başlar. Fatih’in vezirlik sisteminde uygulamaya koymasının ana nedeni Çandarlı’nın İstanbul’u fethetme çalışmaları esnasında eteğinden çekmesi olarak düşünülebilir. Devşirme bir vezir ise daha uygundu. Daha rahat hareket edebiliyor ve devletin en tepesindeki ‘çiftbaşlılık’ ortadan kalkıyordu.”
Orhan Bey’in Bizans Kralı’nın kızı Nilüfer ile evlenmesinin de devşirme meselesine benzer politik bir durumdan ötürü olduğunu belirten Nâzım Tektaş, “Hangi evlilik millet ve memleket için faydalıysa o gerçekleştirilmiştir.” dedi. Tektaş, Fatih’in de Karamanoğulları ile yaşadığı sorunları “kız verme” yoluyla çözmeye çalıştığına dikkat çekti.
“KARDEŞ KATLİ FATİH’İ GÖLGELEYEMEZ”
Kardeş katline dair gelen sorular üzerine bu durumun Şeyhülislam onayı ile gerçekleştiğine dair değerlendirmeler olduğunu belirten Tektaş, ancak ne kadar tartışmalı olursa olsun kardeş katli meselesinin Fatih Sultan Mehmet’in şanına gölge düşürmeyecek bir durum olduğuna dikkat çekti.
ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım, devşirme vezirlere ve kardeş katline ilişkin düşünceleri şöyle ifade etti:
“İ’lây-ı kelimetullah ile hareket eden bir yönetimin bir devşirme yöneticiye ihtiyaç duyması mümkündür. Osmanlı tek lider ile yönetilen bir devlet olduğundan çiftbaşlılık için müsait değildir. Devletin bekâsı önemli olduğundan aslında İslâm’a göre yanlış olan küçük bir çocuğu öldürme durumu, büyüdüklerinde on binlerce kişinin ölümüne sebep olmamak için meşrulaştırılmıştır.”
FATİH’İN İSABETLİ FETİH PLANLARI
Şair İbrahim Kalkan ise “Kaptan-ı Derya” adlı şiirini okudu ve ünsiyeti artırmak, siyasi havayı ısıtmak için bu devşirme sisteminin başlamış olabileceğini dile getirdi.
ESKADER Yönetim Kurulu’ndan yazar Şerif Aydemir, Fatih Sultan Mehmet ve Karamanoğulları ile ilgili şunları söyledi:
“Karamanoğulları, Osmanlı’nın en güçlü döneminde susmuşlar, en zayıf döneminde ise Haçlıları yanlarına alacak kadar ileri gitmişlerdir. Fatih, hazırladığı Fetihname’yi dünyanın üç önemli coğrafyasına göndermiştir. Nerelere hangi siyasi atağı yapacağını çok iyi biliyordu. İbn-i Haldun, Türklerin devlet kurma ve kurduğu devleti genişletme istidadını vurgulayan önemli sözler söylemiştir.”
Toplantı, Ahmet Yüter Hoca’nın Kur’ân tilâveti ve Nâzım Tektaş için yazdığı manzum duayı okuması ile son bulurken ayrılmadan hatırâ fotoğrafları çekildi.